Akbabalar süzülüyor üstünde papatyalarımın

İnim inim inliyor rüzgar kumdan tepelerin ardından

I’m lying on the grass in the Garden of Eden

With a heart melting, flowing like a river…

Ah my love, each day I find myself more in love with the devil

Every day you think I am unaware of what you were doing behind my back…

Korkutan değil beni gül bahçemde solmuş sen

Denizimin tuzunu bastığım iyileşmez kalp yarası

St. Sava’nın altın mozaiklerine yansıyor hüznüm

Sıcak soğuk bir Belgrad gününde…

Kırmızı, tozlu perdelere kazınmış çığlıklar,

Seslerini duyurmaya çalışan kuğular,

Oradan oraya dolandım bu öğlen

Yürüdükçe daralan nefesim

Imagine you love somebody,

You write songs for him, feeling like you're going to die[…]

I'm begging the moon to light me up

In these dark evenings of my last times

Karanfiller açıyor yüreğime kızıl kızıl

Rüyalarım yok oluyor sen olmadıkça

My tears were raining down on the orange city at night…

In this hazy daze, my mind is lost

Drifting through the smoky fog, I pay the cost…

I think there is no song I could sing for you

A song that I could take you to my world

Bence güzel şiir yazmak değil marifet olan

Bence en güzel şiir başkalarının kendilerince anlam kattıkları ama aslında hiç alakası olmayanlardır

I’m only shining in the golden hour

With my silver heart

I'm finding your soul in the rhymes.

Your smell is reminding me of the wild thymes.

Like the wind rustling through the grass